28 Temmuz 2020 Salı

kabuslar arasında

uyarı; bu hikaye devam eden bir taslaktır. ağır cinsellik, kan ve vahşet içerir. zaman ve mekan isimleri haricinde gerçekle bir ilgisi yoktur. kişiler ve olaylar hayal ürünüdür.

kadıköy/moda/kayıkhane civarı
o gece deniz öfkeyle kıyıdaki kayalara vuruyordu.
bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu ve açıkta ıslanmasına rağmen içinde yanan ateşi söndüremiyordu.
çeşmeden gürültüyle akan suya baktı ve iç geçirdi..
sanki kalbi öyle deşilmiş kanı akıyormuş gibi hissetti. talihsizlik diye düşündü. bu ateşi söndürecek bir şeyin olmadığına karar vermişti.
ve o ateşi nasıl yaktığını da unutamıyordu acaba 'o'da' yanıyor muydu?
böylesi bir ihanetten sonra pek ihtimal vermiyordu.
birasından bir yudum daha alıp incir ağacının altına geçip bir sigara yaktı ve o ateşli seks gecesini ve bunun sonucunu düşünmeye başladı.
bu düşüncelerden kaçamıyor ve yanmaya devam ediyordu. ne kadar dayanacağını bilemiyordu.
neler yaşanmıştı o gece..
sandalyeden tişörtünü çıkarıp o harika göğüslerini avuçlayıp, ucunu hafifçe ısırıp emmemden inliyordun.. pantolonunu ve kilodunu çıkarıp o harika kukunun dudaklarını ısırmam la daha fazla bağırmaya başlamıştın. klistorisini yalamaya devam ettikçe çığlıkların yükseliyordu.
yeterince ıslanmıştın. kalkmış penisim pantolonumda zor duruyordu, çıkarıp yalamaya ve emmeye başladığında kendimi zor tutuyordum.
tamamen çıplak kaldığımızda üstüme kaplan gibi çöküp içine alıyordun. dudakların ateş gibi yanıyordu öpüşmeye doyamıyorduk.
çeşitli pozisyonlarda bir birimizi keşfediyorduk.
o kadar alkole rağmen iyi dayanmıştık.
ama hayır acaba sen kimi hayal ediyordun da bu yaşanmışlıklar sana yeterli gelmedi..
hiç anlayamadım..
artık sadece geceleri dışarı çıkmamın sebebi oldun nasıl bir cinsel açlık hissediyor duysam kana susamışlık da hissediyorum artık. boynumdan içtiğin oluk oluk kanı unutamayacağım.
beni neredeyse öldürecekken bileğinden kestiğin kanla hayata döndürdün neden bilmiyorum. şimdi geceler benim.
artık kurbanlarım korkmalı acaba bana yaptığın gibi onları dönüştürebilir miyim merak ediyorum.
denemeliyim. bu ruhsuzluk ve açlık dayanılır gibi değil..
ah birisi geliyor.
gelenin kadın olduğunu fark ediyorum beni görmeden parkın patikasında önümden geçip gidiyor, sıkı kalçalarını belli eden bir tayt giymiş koşar adım yürümekte.
takip etmeye başlıyorum. bir süre sonra beni fark ediyor, korkusunu ve heyecanını hissetmeye başlıyorum. kandan başka hiç bir şeyi bu kadar istememiştim az önce kustuğum bira da bunu onaylıyor. sigara bile içtiğinizi fark edemiyorsunuz, korkunç bir durum.
kadın artık koşmaya başladı, kokusuda bir tuhaf garip bir koku, köşeyi döndüğü an hemen ensesinden ve ellerinden tutup altıma alıp zapt ediyorum fakat oda ne!
gözleri gözümün önünde yavaşça sarı tona doğru değişiyordu o şaşkınlıkla bir an boş bulundum, sağ kolunu nasıl bir güç geldiyse kurtarıp çeneme yukarı doğru güzel bir aparkat vurdu. hayatımda böylesini yememiştim, çimin üstünde 6 metre sürüklenip çardağın çitini kırdım sanırım, silkelenip kalktığımda karşımda kadının olduğu yerde bildiğiniz kurt kadın vardı.. hiç şaşırmadım kanımı içen o karı vardıysa ve beni böyle yapmışsa neden olmasındı ki.. korkum yoktu zaten ölmüş sayılırdım, kandan başka hiç bir şeye açlık çekmiyordum halbuki zamparanın önde gideniydim. kadın bana doğru koşa koşa gelmeye başladı ve sevgi ile sarılmayacağı kesindi, gardımı aldım..
o an düşündüm ki böyle yaşamaktansa ölmek daha iyi, bir canavar olamam. bu kabul edilemez..
gardımı indiriyor ve çömeliyorum.
kadın son iki metreyi yürüyerek yanıma varıyor boğazımdan nefretle tutup ayaklarımı yerden kesiyor ve çardağın duvarına dayıyor.
hiç geçmeyen bir dakika boyunca bakışıyoruz.
gözümün önünde yavaş yavaş normale dönmeye başlıyor ve diyor ki;
-seni kim dönüştürdü?
+bilmiyorum, yeni tanışmıştık..
-üstünde kokusu var?
+biliyorum geçen geceden kalma kıyafetlerim?
-demek yaşamaktan vazgeçtin, seni şurada parçalaya bileceğimi biliyorsun değil mi?
+umursamıyorum..
diyorum..
kadın bitmiş sigara paketi gibi beni çimlere fırlatıp atıyor ve..
-her an peşinde olacağım ama beni göremeyeceksin. bir cana kıyarsan seni öldürürüm.
diyerek gölgelere dalıp kayboluyor.
sanırım hedefi ben değil beni dönüştüren o kaltak olmalı.
cebimden paketi çıkarıp kalan son dal sigarayı ağzıma alıp çakmağı çakıyorum ama ıslandığından yanmıyor..
parkta korkup kaçan 2-3 sarhoş dışında meraklı bir seyircimizde, kimse kalmadığından şansıma küfür edip kıyafetlerimi düzeltip yola çıkıyorum..
parktan çıktıktan sonra ıslak montumun kapüşonunu kapayıp yer yer çamur olmuş parkın kenar kaldırımında yürümeye başladım. güneşin doğmasına daha 7 saat vardı. açlığım bugüne kadar duyumsadığım hiç bir açlığa benzemiyordu yanımdan geçen insanların atar damarını duyabiliyor, vücutlarında dolaşan kanı hissedebiliyordum, hislerim hiç olmadığı kadar gelişmiş, gücüm kuvvetim deli dolu 5 delikanlının toplamına denk gelmiş sayılırdı ve bu gece olmazsa yarın gece bu açlığı bastıramazsam biteceğimi ölebileceğimi iliklerime kadar hissediyordum..
kan arzusu beni yakıp kavuruyor, karşı koyamıyordum ve bütün hayvanlar, kediler, köpekler ve kuşlar ne olduğumu biliyormuş gibi benden kaçıyor ve uzak duruyorlardı takdir edilesi bir içgüdü..
'madem birinin kanına gireceğim o halde girmemi hak edecek kadar adi bir insan olmalı..' diye düşündüm.
'uyuşturucu satıcıları, pezevenkler, kokuşmuş politikacılar benim ana yemeğim olabilir ve günü kurtarabilirim..' diye düşüncelerle yürümeye devam ettim.
deli dolu ve düşünceli yürümeye devam ederken o kurt kadının kokusunun aynısı burnuma gelmeye başlamıştı. caddede kimse görünmüyordu ama parkın içinden bana bakan 3 çift sarı göz fark ettim. gölgelerden çıktıklarında hafif pasaklı 3 adam olduğunu anladım, bana doğru yürüyorlardı.
yanıma geldiler ve çevremi kuşattılar. kalıplı olanı yakamdan tutup büyük bir nefretle;
- sen, yanlış yerde ve zaman'dasın!
dediği gibi yumruğunu savurdu. darbeyi hafif savuşturup eğilerek sendelediğimde insan üstü bir tekmeyi karnıma yapıştırdı ve caddedeki reis dönerin içine doğru büyük bir gürültüyle cam çerçeve indirerek girdim.
hemen doğrulup kendimi savunabileceğim bir silah aramaya başladım. o an zaman sanki yavaşlamaya başlamış gibiydi ağır çekim video içinde oynuyor gibi hissediyordum.
çekmecelerin birinden nefis bir parça döner bıçağı çıktı, hemen elime aldım ve dönüşüp iri bir kurda benzeyip dalan ilk köpeğin başını uçurdum çok kolay gelmişti.
kellesi uçan köpek yavaş yavaş insana dönüşüyordu diğer ikisi saldırmaya duraksadılar belli ki bunu hiç hesap etmemişlerdi..
ikisi de aynı anda saldırdılar birinin kafasını ortadan yardığımda diğeri boynumu ısırmıştı bile. bıçak yarık kafada sıkışıp elimden kaçtığı için çaresiz kalmıştım sanırım buraya kadardı.
dişlerin giderek derine girdiğini ve yaktığını hissediyordum tam o an bir sarsıntı oldu, beni ısıran köpeğin ağzı gevşemeye başladı ve kafası düştü arkasından beni o gece beceren kaltak elinde köpeğin kalbiyle duruyordu. köpeğin yüreğini sökmüş. ve bana garip bir şekilde gülüyordu.

- neden o kadına karşı kendini savunmadın? öğrenebilir miyim?
diye sırıta sırıta sordu.
haksız sayılmazdı, kadınlar bir gün benim sonum olacak burası kesin.
+böyle olmayı ben seçmedim, böyle yaşamaktanda emin değilim. beni neden dönüştürdün?
-can sıkıntısı, sekste iyi olmasaydın seni öldürürdüm sanırım.
diye konuşarak yürekten sızan kanı içmeye başladı ve tükürerek attı.
şaşırdım,
+benim neredeyse bütün kanımı içtin bunu içemedin mi?
-bu başka bir şey şimdilik bunu bilmen gerekmiyor. gel benimle.
+emin değilim, neden beni kurtardın?
-senden bu kadar kolay vazgeçeceğimi düşündün mü cidden? geliyor musun?
başka çarem olduğunu sanmıyordum ve yürüyen bir ceset olsam da kadınlara olan zaafım halen kendini koruyordu..
sustum ve beraber dükkandan hızla uzaklaştık, yakınlardan polisin siren sesleri geliyordu.
ara sokaklarda yürürken çok zarif yürüdüğünü fark ediyorum sanırım o gece barda bunu fark edemeyecek kadar sarhoş olmalıydım. konuşmaya başladı.
roman göçmeni bir aileden geldiğini anlatmaya başladı. zenginliğinin altında bu lanetin olduğunu söyledi. ergenlikten çıktığınızda ailedeki seçilmişler dönüştürülüyormuş, diğerleri aile servetini yönetiyormuş.
+peki kurtlar? dedim.
-en başından beri savaşıyoruz senin kurbanın da beni takip eden rütbeli bir kurttu. diğerleri de onun yardakçısı olmalıydı sanırım ondan habersiz saldırmışlar sana. kıskanmışlar canım..
diye kahkaha atmaya başladı.
-ve aklından geçenleri tahmin edebiliyorum. hayır kimseyi dönüştüremezsin.
+neden?
-böyle doğmuş olman gerekiyor.
+peki ben? neden ben?
-aletinin büyük olduğunu söylememiş miydim?
+ciddiyim.
-canım sıkıyordu ve hoşuma gittin şu an benimsin kabul etsen de etmesen de her şeyinle benimsin.
durdu ve kurt kadının yaptığı gibi sokuldu boğazımdan tuttu ama nefretle değil şehvetle. öldürücü bir şehvetle.
-diğer seçeneğin mezar olur bunu mu istiyorsun şirin şey?
diyerek ateş gibi yanan dudaklarıyla caddenin ortasında öpmeye başladı..
karşı koyamıyordum, kimsenin de buna dayanacağını sanmıyorum..
bir korna sesiyle irkildik yolun ortasında olduğumuzu fark etmemiştik.
elimden sıkıca tutup gecenin gölgelerine çekti.

2-bölüm

reis dönerin önü ana baba günü olmuş herkes içeride ki cesetlerin videosunu çekmeye çalışıyordu. takip ettiğim 3 kurt adamın ceset olmasını şaşkınlıkla izlemiştim kimdi o adam ve son anda gelen ve poşetin içinden portakal alıyormuş gibi kolayca yürek söken o kadın?
o kadar saat beklemiştim ve duragunov'a gümüş mermiler yapmak çok uğraştırmıştı beni meraklı gözlerden uzak bir pozisyon seçmekte 3 gün sürmüştü şimdi tekrar işin başında sayılırdım. lanet olsun..
kadınla adamın kurt olmadığına da eminim ve normal olmadıklarına da eminim tanrım daha 6 ay önce normal insan gibi hayat yaşarken filmlerde izlediğimiz canavarların gerçek olduğunu kim tahmin edebilirdi ki?
çocuğumun sözde köpek saldırısı sonrası vefat etmesini karımın ise yaralanmasını sonrasında delirmesini daha kötüsü dönüşmesini izlemek zorunda kaldığımı ve öldürmek için kafasını kesmek zorunda olduğumu hiç unutamayacağım.
bir dal sigara yakıp dükkanın uzak bir noktasında beklemeye başladım kadınla adam ben gelmeden gitmişlerdi bile, cesetlere kimin sahip çıkacağını takip etmekten başka çarem kalmamıştı. ve bunların bu gece gördüklerimden sonra pek küçük bir topluluk olmadıklarına da adım gibi emindim.
olay yeri inceleme geldikten sonra adli tıptan bir ambulans gelip cesetleri aldı, monster 600'ü çalıştırıp ambulansı takip etmeye başladım.
tahmin ettiğim gibi ambulans ara sokakta durdurulup zatpedildi. cesetleri ford transit vana silahlı 2 kişi bir kadın eşliğinde yüklemeye başladılar. kadının kurt olduğuna eminim silahlı olanlardan emin olamadım. her şey 5 dakikada olup bitmişti. transit minibüsü takip etmeye başladım ki şehir dışı yola saptıkları için yakın takip riskli olacaktı. GF07 takip modülünü aracı sollarken sağ arka kapısına attım sorunsuzca yapıştı ve takip etmeye başladım.
polonezköy'den şile yoluna giriyorlar daha sonra şile sofular civarında büyük bir çiftlik gibi bir yerde durdular. cesetleri barakaya yerleştirirlerken dragov'un dürbünüyle olan bitenleri izliyordum. takip cihazının bulunma riski vardı nitekim elektro mıknatınısı açıp kapayıp düşürebiliyordum, çiftliğe girmeden de-aktif edince kapısının civarına düşmüştür. 10 kişi civarı insan saydım 3 kadın 7 adam. tek başıma halletmem için biraz fazla sayılırdı.
4 gün boyunca geleni geçeni takip etmeye başladım o kadın oldukça lüks bir bmw ile bir yerlere gidip geliyordu, takip etmeye başladım kadıköy/moda civarı bir daire tutmuş bazı geceler orada kalıyordu. not aldım. diğerleri genel alışveriş dışında hep çiftlikteydiler.
ayrıca dolunay gecesinde işimin daha zor olacağının bilincindeydim.
eve dönerek hazırlanmaya başladım sadece fn p90 için 5.7x28 mm mermilere gümüş alışım dökmek zor ve zahmetli olacaktı mühimmatla daha fazla uğraşmamak için five seven tabancayı'da hazırladım. tüm bakımlarını yapıp sakladım. daha iyileri vardı elbette ama kurşunun delip geçmemesi için bunları kullanmak zorundaydım.
dolunaydan 1 gün önce baskın yapmaya ve o kadını canlı yakalayıp konuşturmaya karar vermiştim. motorla devamlı oradan geçerek şüphe çekmemek için doblo araç kiralayıp uzaktan çiftliği izlemeye devam ediyordum. her şey normal gözüküyordu normal bir at eğitim çiftliği gibi, içindekilerin kurt adam/kadın olduğunu kimse tahmin edemezdi.
1 gün öncesinden hazırlanmaya başladım, sis bombası, zırh yelek, kızıl ötesi termal gözlüğü, ip çuval kelepçe vb..
vakit gelmişti..
sorunsuzca yaklaşabilmek için aras kargo çalışanlarından bir elbise temin edip doblo'yu makyajladım, cepten kadına haber vermemeleri için doblo'ya mobil sinyal kesici monte ettim. p90 ve yedek şarjörünü kargo paketine koydum, five seven ve 2 şarjörünü arka cebime iliştirip kargoyu teslim etmeye hazırlandım. hesaplarıma göre iş bittikten 1 saat sonra kadın gelecekti. onun için yüksek dozda bayıltıcı 2 adet şarınga ve havalı tüfek hazırladım. işler yolunda giderse kadınla uzun bir sorgu olacaktı..
çiftliğin kapısına doblo'yu park edip elimde paketle kapıya yürümeye başladım kapı ile ev arasında 30 metre vardı. kapıda tele kamera da vardı. zile bastım.
-merhaba, buyurun?
+merhaba, bir kargonuz var.
-ne?
+efendim, bu adrese bir kargonuz var.
-isim?
+yazılar okunmuyor ama adres belli.
-bekleyin..
hızlı olmam gerekecekti..
-girin lütfen.
kapı açılmaya başladı doblo'ya binip çiftliğin önüne kadar gittim. evin önünde 4 adam vardı. 2'sinin silahlı olduğu belliydi, silahsız olanlar paketi alacak biri önde diğeri arkada kapının yanında  gözcüydü. paketi ve defteri alıp adama doğru ilerledim. adam paketi incelerken imza bahanesiyle defteri verip usulca arkasına geçtim. boğazından sarılıp kafasına bir kurşun sıktım. silahlı olanlar hemen davrandı ama biri geç kalmıştı, kafasına bir mermi yedi. diğeri oldukça sakin ateş etmeye başladı ama paketi alanı vuruyordu, gözcü eve kaçmıştı bile. 2'inci silahlının mermileri bittiğinde sakince yaklaşıp onun da hesabını kapadım.
paketten p90 ve şarjörü çıkarıp kuşandım ve kapının kilidine tek el ateş edip, içeri sis bombası atıp girdim. ev iki katlıydı merdivenin başında kaçan gözcü ile iki adam daha vardı p90 ile üçüne de 10+10+10 mermi sıktım. mutfağın tezgahının oradan bir kurda dönüşmüş adam mı kadın mı belli değil kurt çıktı, üst kattan da sesler geliyordu derken merdivenin üstünden bir kurt atladı. 10+10 işlerini bitirip şarjör tazeledim. dönüşen cesetlere baktığımda birinin kadın olduğunu fark ettim, iki kadın daha kalmıştı.
fs'nin'de şarjörünü tazeleyip yavaşça üst kata çıktım, üst kat tamamen sessizdi. yavaş yavaş 6 oda tek tek baktım, boş!..
tavan'da olamaz yok çünkü, geriye bodrum kalıyor..
risk almamak için doblo'ya dönüp kızıl ötesi termal gözlüğü ve çelik yeleği kuşanıp evin elektrik şebekesini imha edip, bodrumun kapısından yavaşça giriyorum.. çeşitli raflarla çevrelenmiş büyük bir bodrum ve baş aşağı asılmış ve yer yer uzuvları eksik 3 tane insan cesedi görüyorum ortada da bir  doğrama tezgahı ve aletler var..
merdivenin altından bir tanesi sessizce fırlayıp tam sırtıma sert bir pençe atıyor çelik yelek olmasa omurgamdan bir parça koparabilirdi yerde dönerek 20 mermi sıkıyorum.. son kalan tezgahın altından kocaman ağzıyla hamle yapıyor son saniyede çekilsem de p90'u elimden ısırarak kapıp ağzında yerde biraz sürüklenip doğruluyor, fs'yi çekip 10 mermi sıkıyorum.. ve bitti sanırım..
saate bakıyorum kadının gelmesine 30 dakika kalmış, kurbanlarımın kafasını oldukları yerde alıp bir çuval içinde dobloya atıyor ve aracı evin dışında kapıya uzak bir yere park ediyorum. evi üstün körü düzenlemeyi düşünüyorum ki hayır ortalık cehennem gibi ve kan deryası olmuş..
dış kapının elektroniğini bozup kadını arabadan çıkartmayı planlıyor ve ona göre davranmaya karar veriyorum.
uyuşturucu şarıngaları havalı tüfeğe takıp kapının yanında pozisyon alıp kadını beklemeye başlıyorum.
10 dakika sonra kadının bmw'si gelip kapıya yanaşıyor kapı açılmıyor doğal olarak ve kimse cevap vermiyor..
kadın arabadan indikten sonra sırtına nişan alıp vuruyorum normalde koca ayıyı
saniyesinde etkileyecek şarıngaya bana mısın demeden direkt gözleriyle bana
bakmaya başlıyor, gözlerinin sarı tona doğru değiştiğini farkediyorum 20 metreden gizli
yerimden bana nokta atışı yapıyordu adeta. ikinci şarıngayı da göğsüne yediği
zaman önce diz kapağına sonra yüz üstü yere düşüyor.. çabucak
yanına varıp arabasının yolcu koltuğuna koyup bmw'yi doblo'nun yanına park ediyorum..
bir sigara yakıp kadını izlemeye başladım, 30'lu yaşlarında oldukça albenili
zarif ve güçlü bir kadına benziyordu. kadını sıkı sıkı bağlayıp doblo'nun arkasına
koyup sorgulamak üzere güvenli eve yola çıkıyorum..

23 Haziran 2015 Salı

Gifler









13 Nisan 2014 Pazar

Park Etme Oyunları

vosvos park

vosvos park 2

vosvos park 3

vosvos park 5

Avans Ayarı Nasıl Yapılır?(Resimli Anlatım)(Tofaş,Şahin,Doğan,Kartal)

Merhabalar... Bugün sizlerle elektronik yada platin ateşlemeli araçlarda basit bir yolla fabrika ayarlarına uygun avans ayarı nasıl yapılır onu birlikte göreceğiz.... Avans ayarı nedir; İçten yanmalı benzinli motorlarda bilindiği üzere benzin buji yardımı ile yakılmaktadır. buji ağzında oluşturulan yüksek voltaja bağlı kıvılcım, sıkışmış olan benzin-hava karışımını ateşleyerek yanmanın oluşumu sağlamaktadır. Yanma sonunda oluşan ısı enerjisi de, pistonu aşağı itmek için kullanılır. Ateşleme zamanı teorik olarak piston en üst noktada, yani sıkıştırmanın en yüksek olduğu anda olması gerekir. Ancak...bilindiği üzere en yüksek verim, benzin-hava karışımının tamamının yanması sonucunda meydana gelir. Silindir içerisine emilen benzin-hava karışımı ise, buji çakar çakmaz yanıp bitmez...Yanmanın bir süresi vardır ve bu süre motorun yaklaşık olarak 10-30 derecelik bir hareketine tekabul eder. Eğer piston en üst noktada ateşleme başlar ise, ateşlemenin bittiği anda silindir aşağı doğru harekete geçmiş, hatta 10 derece geçmiş bile olacaktır. Bu durumda eğer içerideki karışımı silindir üst ölü noktaya gelmeden önce ateşletirsek, yanmanın başlangıcından sonuna kadar geçen sürede piston en üst noktaya gelecek, böylece yanma sonunda en yüksek verim alınacaktır. Avans ayarı bazı durumlarda + veya - şekilde artırılıp azaltılabilir. ancak en ideal durum fabrika verilerine göre ayar yapmaktır. Avans değeri en sağlılı olarak avans tabancası motor çalışırken yapılır. Ancak aşağıda basit bir yolla fabrika verilerine göre avans yapma işlemini göstereceğim. Bunun için gerekli olanlar... 1 adet pense...(bobin kablo ucunun biraz sıkılabilmesi için gerekli) M18-19 yıldız anahtar...(M19 kombine veya tek anahtar da olur...Açıkağız anahtar kaçırma yapabileceğinden tavsye etmiyorum) M13 kombine, M12-13 açıkağız veya yıldız anahtar 1 adet buji (aslında buji olmayabilir. Bobin kablosu direkt gövdeye dokundurularak da bu işlem yapılabilir. Ama çok sağlıklı olmuyor. Bu nedenle bir adet buji bulundurulması çok daha kolay ve etkili bir ayar yapmanızı sağlıyor.) Şimdi...aracınızı boşa alıyorsunuz. LPG anahtarını kapalı konuma getiriyorsunuz. Motor kaputunu açıp....başlıyorsunuz...


en altta krank kasnağı, onun üzerinde de sarı olarak egzantirik kapağını göreceksiniz. Kapağın üzerinde 3 adet çizgi vardır. Krank kasnağının üzerinde ise bir adet çentik. Şimdi M19 anahtarı, sarı kapağın önündeki civataya takın (krank kasnağı üzerindekine değil) Anahtarı aşağı bastırarak kasnağı çevirin...Kasnak üzerindeki çentiğin, egzantirik muhafazası üzerinde yer alan ve ortada bulunan çizginin karşılığına gelecek şekilde döndürün.




bobinden gelen ve ile distribütör üzerine takılan akım kablosunu çıkartın. Ucunu pense ile hafifce açın. Elinizdeki bujiye göre ayarlayın ve bujiyi bu kaploya takın...


Eğer elinizde hali hazırda buji yoksa, bu kabloyu gövdeye yaklaştırarak (dokundurmadan) da bu işlemi yapabilirsiniz. Bujiyi dikkatlice gövdenin üzerine bırakın. Buji ağzının size dönük olmasına dikkat edin. Şimdi M13 anahtar ile distribütörün altındaki civatayı gevşetin (çok değil....Tatlı bir sıkılık olması kafi)


Aracınızın kontağını açık konuma getirin.
 DİKKAT.....BU İŞLEM ESNASINDA LPG ANAHTARI MUTLAKA KAPALI KONUMUNDA OLMALIDIR. 
 Çevirme işlemini tam tur olarak yapmayın. Eğer çevrek tur çevirdiğinizde bile hala çıtlama duymadıysanız, ters istikamette çevirerek aynı konuma tekrar gelmeye çalışın... Şimdi....dikkatlice ditribütörü sağa sola oynatın. Buji ağzında kıvılcım gördüğünüz yada bir çıt sesi duyduğunuz an distibütörü sabitleyin. Bu işlemi çok sakin ve yavaş yapmalısınız. Çıt sesini duyduğunuzda yada kıvılcımı gördüğünüzde distribütörün altındaki M13 civatayı sıkın. Bu işlemi emin olmak için birkaç kez tekrarlayın. Hep aynı yerde çıtlama yada kıvılcım çıkışı olup olmadığını gözlemleyin. Emin olduktan sonra işlemi sonlandırın. KOLAY GELSİN.... http://www.tofasteam.com/

6 Mart 2010 Cumartesi

Kötü Kedi Şerafettin


Kısa adıyla Şero olan, Kötü Kedi Şerafettin, esas olarak Bülent Üstün'ün gerçek hayatta beslediği ve 1996 yılında kaybettiği kedisinin adıdır. Bundan ilham alan çizgi roman kahramanı Şero ise 1996 yılında L-Manyak dergisinde doğdu. 2001 yılında Lombak dergisine geçen Bülent Üstün tarafından çizilen çizgi karakterin çizerine göre karakterin bu kadar sevilmesinin nedeni günümüz modern insanının uygarlık adına duygularını dışa vuramamasıdır.

Şeroyu çizerken aslında bu kadar ünlü bir karakter olmayacağını düşünen Üstün , karakterin Türkiye'ye göre biraz daha sert ve punk bir karakter kaldığını belirtiyor. Ancak 2006 yılı itibarı ile ülkemizde gelişen düzene göre ise masum kaldığını da belirtiyor.



Hikayesi

Şero İstanbul'un Cihangir semtinde belalı bir tekir kedi rolündedir. Burada ana karakter olan kediler konuşma yetisine sahiptirler. Yarı insan yarı hayvan bir karakter olan Şero, Tonguç`un mastürbasyon yaptıktan sonra ortaya saçılan menilerine oturan dişi kedisinden dünyaya gelmiştir. Daha sonraki zamanlarda Şerafettin'in 7 kişi tecavüz ettikleri dişi bir kediden Tacettin adında bir oğlu olduğu ortaya çıkar.

https://www.youtube.com/watch?v=R7Q8rIaJpoY

Rom the Space Knight Turkish / Uzay Şövalyesi Rom Türkçe



Uzay Şovalyesi Rom, Marvel Comics sanal evreninde yaratılmış sanal kozmik süper kahramandır. İlk olarak Rom, Spaceknight #1 (Ara. 1979)'da görünür; Bill Mantlo ve Sal Buscema tarafından yaratılmışlardır. Çizgi roman 1985'te Türkiye'de Alfa Yayınevi tarafından yayınlandı. Türkiye'de yayın hayatı 20 sayı sürdü. Orijinali Amerika Birleşik Devletlerinde 75 sayı + 4 adet annual/yıllık sayı olarak yayınlanmıştır. Ünlü Marvel Comics firmasının yine ünlü kurucusu Stan Lee tarafından tasarlanan Uzay Şövalyesi Rom okuyucular tarafından çok beğenilmiştir.

Konusu
Galador gezegeni bilim ve teknolojide gelişmiş refah ve bolluk içinde yaşayan savaşın bilinmediği bir gezegendir. Galador gezegeninin önderi Galador'daki bilim ve teknolojiyi diğer uzayda yaşayan uygarlıklarla paylaşmayı onlara öğretmeyi önerir. Bu öneri meclis tarafından kabul edilir. Hemen bir filo oluşturulur.Bu filonun amacı Galador'un sahip olduğu bilim ve teknolojiyi uzaydaki diğer uygarlıklarla paylaşmak onlara öğretmektir.Galador filosu uzayda yol alırken Kara Nebula adında karanlık bir gezegene gelir. Bu gezegende Darkonlar adında kara büyü yapan ileri teknolojiye sahip yaratıklar yaşamaktadır.Kara Nebula çöldür karanlıktır ve ürkütücü bir görünümü vardır. Darkonlar Galador'un filosuna saldırır ve herkesi öldürürler.Daha sonra savunmasız Galador'u istila etmek için harekete geçerler. Amaçları Galador'da yaşayan herkesi ve her canlıyı öldürmek Galador'u istila etmektir. Filonun yok olduğu ve Darkonların Galador'u istila etmeye geldiği duyulur Halk büyük bir panik ve korku içinde önderin sarayına koşar. Yapılacak tek şey kalmıştır. Galador'u savunmak için insanlığından vazgeçecek yarı robot yarı insan uzay şövalyelerine ihtiyaç vardır. Galador'un önderi bir konuşma yapar. Galador'luları düşmanla savaşmak için gönüllü olmaya çağırır.

İlk Rom gönüllü olur. Sonra gönüllüler arasından 5.000 kişi seçilir. Bunlar yarı insan yarı makine savaş robotlarına dönüşürler. İnsan vücutlarına makine parçalar eklenir. Uzay şövalyeleri 900.000 gemilik Darkon savaş gemileriyle Galador'un dışında uzayda karşılaşırlar. Yapılan savaşta uzay şövalyeleri büyük kayıplar vermelerine rağmen hatlarından çekilmezler ve darkonları yenilgiye uğratırlar. Sağ kalan darkonlar gemileriyle kaçar, uzaya dağılıp izlerini kaybettirirler. Uzay şövalyeleri Galador'da sevinçle karşılanırlar. Savaşta ölen arkadaşları için cenaze töreni yapılır. 

Galador'un önderi "darkonları şimdi yenilgiye uğrattık ama tekrar geleceklerdir. 
Biz onları yendik ve gezegenimizi koruduk ama korunmasız durumdaki gezegenlerin halkları onlara karşı koyamaz onları da darkonlardan korumamız lazım. Bunun için son Darkon ölene kadar savaş bitmiş sayılmaz" der. 

Uzay şövalyeleri Darkonları bulmak için uzaya dağılırlar. 200 yıl uzayda Darkonlarla savaşan Rom Darkonları takip ederek dünyaya gelir. Darkonlar dünyada insan kılığına girmiş şehirlerde yaşamakta önemli mevkilerde görev yapmaktadırlar. İnsanları öldürüp onların kılıklarına girerler. Amaçları dünyayı ele geçirmektir. Rom’un iki silahı vardır. Birincisi Analizördür. Bu aygıt Darkonların insan görünümlerinin altındaki Darkon yüzlerini göstermeye yaramaktadır. Neyin kılığına girerlerse girsinler bu aygıt onların darkon yüzünü ortaya çıkarmaktadır.

Ama bir tek Uzay Şovalyesi Rom bunu görebilmektedir. Diğer insanlar Analizörün yaptığı işlemi fark edemez yalnızca bir ışık demeti olarak görürler. Natrölizer adlı silahı ise Darkonları öldürmeyip Limbo adındaki sürgün boyutuna göndermektedir. Ama Darkonlar Limboya giderken arkada bir kül yığını bırakmaktadırlar. Bu da insanlar arasında aygıtın insanları kül ettiği şeklinde yorumlanır ve insanlar bu aygıttan ve Uzay Şövalyesi Rom'dan korkarlar. Darkonlar insan kılığındadır ve uzay şövalyesi Rom'un insanları kızartarak öldürdüğünü söylerler. İnsanlar Uzay şövalyesine karşı koyarlar. Rom Amerika birleşik devletlerinde Clairton adlı bir kasabada Brandy Clark adlı bir kadına aşık olur. Bu kadın onda insancıl duyguların yeniden canlanmasına yol açar. Uzay Şövalyesi Rom hem aşkıyla hem de Darkonlarla mücadele etmek zorunda kalır.

Karakterler
Uzay Şövalyesi Rom: Galadoru savunmak için ilk gönüllü olmuştur.2,5 metre boyunda metal bir robot görünümündedir.200 yaşındadır.En büyük isteği Darkon savaşını bitirip bir gün insan olmak ve sevdiği kadın olan Brandy Clark ile evlenmektir.

Darkonlar: Canlıları öldürerek kılığına girebilen şekil değiştirebilen yaratıklardır.Kara Nebula adında çöl, karanlık, ürkütücü bir gezegende yaşarlar.İki türdürler.Birinci türün boyu 1.60 kadardır.vucutları beyazımsı bir renktedir.İkinci tür ise 1.75 kadardır.Koyu beyazımsıdır.Daha iridirler.Kara büyü yapan bilim ve teknolojide çok gelişmiş olan Darkonların tek bir amacı vardır.Diğer gezegenleri ele geçirip orada yaşayan canlıları köle yapmak yapamazlarsa öldürmek.

Brandy Clark : Uzay Şövalyesi Rom’a aşık olmuştur.Romun Darkonlarla mücadelesinde en büyük yardımcısıdır.Aşkı için Uzay Şövalyesi Starshinenin zırhını giyip Uzay Şövalyesi Roma Darkonlarla savaşında katılır.Romla evlenmek en büyük hayalidir.

Uzay Şövalyesi Terminatör: (Yokedici) Darkonlarla yapılan büyük savaştan sonra Acricon gezegeninde yanlışlıkla bir insanı öldürdüğü için yargılandı.Cezalandırıldı.Kendini insanlardan ve diğer Uzay Şövalyelerinden daha büyük görmeye başladı.Zırhını Uzay Şövalyesi Rom'unkine benzeterek Galadorda yönetimi ele geçirdi.Galaktus ve yardımcısının Galadoru ele geçirmek için yaptıkları saldırıda öldü.

Uzay Şövalyesi Starshine: (Yıldız Işığı) Bayan uzay şövalyesidir.Uzay Şövalyesi Roma aşık olmuştur.Ama aşkı karşılık bulmamıştır.Darkonlarla yapılan savaşlardan birinde ölmüştür.Zırhı daha sonra Brandy Clark tarafından giyilmiştir.

Uzay Şövalyesi Unam: (Görünmez) Bir Uzay Şövalyesi olarak özelliği görünmez olmaktır.O da bu özelliğini kullanarak uzaydaki bir gezegende Darkonların görünmez tanrısı olur.Onlara her istediğini yaptırır.Ama daha sonra Uzay Şövalyesi Rom gezegene gelip bütün darkonları sürgün boyutu olan Limboya yollar.Unam hatasını anlar ve ROM ile birlikte o gezegenden ayrılır. Sonrasında Başka bir gezegende Darkonlar ile işbirliği yapan, mikrodalgaların ustası başka bir Uzay Şovalyesi ile ROM'un savaşından ROM'u korumak için araya girer ve yaşamını kaybeder.

Uzay Şövalyesi Karas: (Ateş Yağmuru) Bir Uzay Şövalyesi olarak özelliği ateş püskürtmektir. Darkonlarla yapılan büyük savunma savaşında ölür. Zırhını Darkonlar giymeye çalışırlar ama zırhı hiçbir darkon giyemez çünkü zırh darkonları yakıp kavurmaktadır.Darkonlar eski bir Amerikalı asker olan Archie Strykere zırhı giydirirler. Ona yalan söyleyerek Rom dünyayı istila etmeye geldi dünyayı sen kurtarabilirsin diyerek onun Uzay Şövalyesi Romla dövüşmesini sağlarlar. Uzay Şövalyesi Rom ona gerçekleri anlatarak aralarındaki mücadeleyi bitirir. Ateş yağmuru Darkonlar tarafından öldürülür.

Uzay Şövalyesi Hammerhand:(Çekiçel) Bir uzay şovalyesi olarak özelliği elleridir. Elleri çekiç gibi güçlüdür ve ateş gücü vardır. Darkonlarla savaş bittiği zaman Galadora dönüşte ikinci jenerasyon uzay şövalyeleriyle yapılan savaşta ölmüştür.

Ayrıca 27 sayıya kadar balonlama yaptım. Buyrun.

https://www.mediafire.com/folder/xz74jr1rkef33/rom

19 Nisan 2007 Perşembe

Fantastik Resimler


Luis Royo

---------------

Julie Bell 

---------------

Boris Vallejo

---------------

JRR Tolkien

---------------

Frank Frazetta

---------------

Masamune Shirow

---------------

Keith Parkinson

----------------

Michael Whelan

-----------------

Dorian Cleavenger